Bâleybelen – Dilsizlerin Dili

1 2.245

Yeni yazıları kaçırmamak için abone ol

Az çok dil ile ilgilenenler, Esperanto’yu duymuşlardır. Dünyanın en çok bilinen yapay dili olan Esperanto, Fransızcadaki “umut etmek” anlamına gelen “esperer” kelimesinden gelmektedir.16 temel kurala dayalı bir yapısı olan ve kelime kaynağı olarak Avrupa dillerini seçen bu yapay dil, Yahudi asıllı bir Polonyalı olan Ludwik Zamenhof tarafından meydana getirilmiştir. Ortaya çıkışı 1880 yıllarına denk gelen Esperanto’nun ortaya çıkarılış amacı, farklı ülkelerden insanların uyumlu bir şekilde iletişim kurmalarını sağlamak olarak belirtilmiştir. Esperanto, günümüze kadar yaşamını sürdürmüş olmasına rağmen, insanların bir dili sahiplenmesi ve kullanmak istemesindeki doğallığa sahip olmadığı için olduğu yerde saymıştır. Esperanto’nun yaygın bir şekilde var olan bilinirliği, kendisinin ilk yapay dil olarak anılması hatasını da beraberinde getirmiştir. Oysa dünyanın bilinen ilk yapay dili Türklere aittir. “Dilsizlere dil veren” manasına gelen “Bâleybelen” adını taşıyan bu dil ise akademisyenler, aydınlar tarafından bile pek az bilinmektedir.

eukrendis numerosa | Creative Commons lisansı ile yayımlanmıştır.

1528 yılında Edirne’de dünyaya gelen Muhyî-i Gülşenî, Kahire’deki Gülşenî topluluğunun lideridir. Zamenhof’un Esperanto’yu ortaya koymasının bir nedeni olan, bulunulan bölgede birden fazla dilin kullanması sebebi, Muhyî-i Gülşenî için de geçerlidir. Ancak O’nun Bâleybelen’i sunmasının önemli bir diğer amacı da, Sufî öğretisine ait terimlerin aktarılmasını sağlamaktı. Balêybelen’in ortaya konmasına ait bir diğer unsur ise, II. Selim’in, Arap harflerinden oluşan Osmanlı Türkçesi’ne dayalı bir evrensel dil istemesi iddiasıdır. Zira dönemin lideri Osmanlı Devleti, kanatlarında bulunduğu etnik çeşitliliğin iletişimi üzerinde özenle duruyordu.  Türkçe, Farsça ve Arapça kelimelerden oluşan Bâleybelen’in dil kuralları ise Arapçanın basitleştirilmiş kurallarına dayanıyordu. Dil üzerinde yapılan çalışmalar çerçevesinde Muhyî-i Gülşenî, 16. Yüzyılın sonlara doğru, Bâleybelen’in dil bilgisi esaslarını ve 10000 kelimelik bir sözlüğü barındıran bir kitap ortaya çıkardı. Tüm bu çalışmalara rağmen dünyanın ilk yapay dili, beklenen sahiplenmeyi bulamamıştır.

Bâleybelen’in keşfi ve neşri ise 19. Yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Halep’te gezide bulunan Fransız araştırmacı ve yazar Rousseau’nun eline gizemli bir kitap geçer. Bu kitap Muhyî-i Gülşenî’nin ortadan kaybolan kitaplarından biridir. İçeriğini ve yapısını çözemez. Kitabın birinci sayfasının bir örneğini, o sırada İstanbul’da Alman Ataşeliği görevinde bulunan Hammer’e gönderir. Hammer’in de uğraşları sonuç vermez ve O da örneği, Paris’teki Oryantal Diller Okulu akademisyeni Silvestre De Sacy’ye gönderir. Fakat Sacy’de başarılı olamaz. Ancak araştırmalarının 8. yılında, İmparatorluk Kütüphanesi’nde, örnekle aynı özelliklere sahip bir başka kitapla karşılaşır. Kitaplardaki dili çözememesine rağmen konuyla ilgili bir makale kaleme alır ve bu dilin kaybolmuş bir millete ya da Kabalizme* ait bir dil olduğu iddiasını ortaya atar. Bu sırada ünlü Doğu Bilimci Alessandro Bausani’de Bâleybelen’in dünyanın ilk yapay dili olduğunu ilan eder. Neyse ki aradan 150 yıl geçtikten sonra bu kitapların Muhyî-i Gülşenî’ye ait olduğu ortaya çıkar.

Türk aydınlar tarafından ise ilk kez 1966’da, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Mithat Sertoğlu tarafından kaleme alınır. Profesör Sertoğlu, “Hayat Tarih” isimli dergide “İlk Milletler Arası Dili Bir Türk İcat Etmişti” başlıklı makalede Bâleybelen’den bahsederek, onu edebiyatımıza sokar. Bâleybelen üzerinde 5 yıl süren çalışmasının ardından dili tam olarak çözen Mustafa Koç’tur. Bu çalışmanın eseri olan “Bâleybelen / İlk Yapma Dil” isimli kitabı da 2006 yılında yayınlanır.

Bâleybelen, gizli toplulukların iletişim kurması, özel dinî öğretilerin iletilmesi ve tüm bunların eski zamanlarda yapılması bakımında önemlidir. Bizim için en önemli hususlardan biri ise, dünyanın ilk yapay dilinin biz Türkler tarafından ortaya konmasıdır. Ve bizim için en hüzünlü durumlardan biri ise, Bâleybelen’den bihaber milyonlarca Türk öğrenci ve akademisyenin olmasıdır.

*Kabala: Bir Yahudi öğretisi.

Yazının hazırlanmasında İsa Sarı ‘nın, “Bâleybelen: Dünyanın İlk Yapay Dili” adlı yazısından da faydalanılmıştır.

E-posta bültenine abone ol
E-posta bültenine abone ol
E-posta bültenine abone ol ve aramıza katıl, yeni içerikleri kaçırma!
İstediğin zaman abonelikten çıkabilirsin.
1 yorum
  1. Fatih diyor ki

    Teşekkürler Onur, böyle bir konuda bilgilendirdiğin için.

Bu konuda söyleyecek bir şeylerin olmalı

E-posta adresiniz yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.