Radikal Gazetesi bugün yayın hayatına son veriyor. Ancak asıl konu, Türkiye’de bir gazetenin artık basılmayacak olması değil, dijital dünyada yayın hayatına devam etmeye karar veren ve basma işine son veren bir mecra ile ilk kez karşılaşmamız. Dolayısıyla ve muhtemelen bugün Türk gazeteciliği ve ülkemizdeki yeni medya gelişimi açısından son derece önemli olmakla birlikte ileride sık sık da anılacaktır diye tahmin ediyorum.
Bu gelişmeye kendimden yola çıkarak değinmek istiyorum. Çok uzun bir süredir okumak için gazete satın almıyorum. Almamı gerektiren tek durum ise papağanım Şaşkın’ın kafesinde gazete kullanmam. Çünkü en ekonomik ve uzun süre giden malzeme o. Bu amaçla aldığım gazeteleri bile okumak istemiyorum. Onun da nedenleri gayet basit. Öncelikle elimi boyayan son derece kalitesiz kâğıda dokunmak hiç hoşuma gitmiyor. Diğer neden ise içindeki bilgilerin artık eski olması. Yani günlük gazeteler bile artık eski!
Naçizane fikrime göre ülkemizdeki haber siteleri en net ifadeyle genel olarak dandikler! Radikal.com.tr gibi istisnalar hariç olmakla birlikte, bir başkasına ait içeriği rahatlıkla çalabiliyorlar. İnsanların ilgisini çekecek ancak içi tamamen boş başlıklar kullanarak okurları adeta aptal yerine koymaktan çekinmiyorlar. Gerçeği yansıtmayan, konuya yabancı olmalarına rağmen sırf Google’da aratılıyor diye yanlış bilgiler içermesine rağmen haberler yapıyorlar. Daha geçen gün Google Adsense PIN postası için Google’dan teşekkür mektubu ifadesini kullanan haber gördük!
Temel Neden Ekonomi
Radikal.com.tr yani Radikal’in internet sitesi teknik ve etik açıdan bana göre şu anki en iyi Türk haber sitesi. Android uygulamalarını kullanıyorum ve telefonumdaki tek haber uygulaması da o. Serdar Kuzuluoğlu’nun konuyla ilgili blog yazısında belirtildiği üzere Radikal.com.tr’nin günlük ziyaretçi sayısı 1 milyonun üzerindeymiş ki bu iyi bir seviye diyebiliriz sanıyorum. Gazeteye bakacak olursak günde 25 ila 30 bin arasında satılıyormuş. Bu sayının ne kadar düşük olduğunu iki mecra arasındaki erişim sayısı farkı ile rahatlıkla görebiliriz.
Radikal’in basılı gazete olarak artık yaşamayacak olmasının ana nedeni ise ekonomik. Serdar Kuzuloğlu’nun ifadesi aynen şu şekilde:
“Radikal bugün 25-30 bin bandında seyrediyor. Minare yıkıldı ama mihrap yerinde. Ama sonuçta alınan karar dijitale olan inançtan çok ‘bir de böyle deneyelim, olmadı kaparız’ hamlesi. Yani pek çok kişi için bu bir zaman kazanma arayışı. Ve bu gayet mubah. Hayatta kalma güdüsünü sorgulayamazsınız.”
Hal böyle olunca insanın aklına ister istemez Radikal.com.tr’nin şu anda sahip olduğu sunum ve içerik kalitesinin sürüp sürmeyeceğine dair sorular geliyor. Maalesef bu sorulara bugün etkili bir cevap buldum diyebilirim. Serdar Kuzuloğlu gibi Radikal çatısı altında yıllarını geçirmiş olan Pınar Öğünç’ün bugünkü blog yazısında Radikal’den ayrılışı ve Radikal.com.tr’nin geleceği konularında son derece önemli açıklamalar yer alıyordu. Beni en çok etkileyen ve konuyu aslında özetleyen paragraf aynen şöyle:
Saydıklarım sadece Radikal’in meselesi de değil. Türkiye’de dijital medya, daha çok okunma arzusuyla etik kaygıları ihmal etmenin normalleşebildiği, kâğıda basılmaması tercih edilecek haberleri ‘kaldıran’, editöryal denetimin hız ve insan eksikliğinden dolayı daha da gevşediği bir mecra olarak serpildi. Sektörün bildik sömürü yöntemlerine yenilerini ekleyen bu yeni medya âleminin, şu ara dönemde işveren açısından kârlı olmamasının ceremesi de çalışana kaldı. Kadro giderek daraltıldı, esnek çalışma koşulları dayatıldı (kalan arkadaşlar bununla boğuşacak), internet medyası güvencesizliğin sistematik olarak teşvik edildiği bir alan haline geldi, ‘Parasız yazar mısın?’ diye sorabilme cüreti gelişti. Tüm bunları haktan, emekten yana durarak eleştirdiğinizde de, size açıktan ya da örtük biçimde dünyada medyanın gittiği yeri göremeyen, ‘çağdışı’ gazeteci muamelesi yapılabildi. Dünyada gazeteciliğin gittiği yer, dijitalin imkânlarıyla zenginleşmiş özgün içeriğin, dilin, inceliğin velhasıl üretimin kıymetli hale geldiği yer oysaki. Zaten basın özgürlüğü konusunda tarihinin en sancılı dönemlerinden birini yaşayan Türkiye de bunu keşfedecek diye ümit edelim.”
Serdar Kuzuloğlu da söz konusu blog yazısının sonunda kendine dair radikal kararlardan bahsediyordu ve bu durumda çatlak sanılandan daha mı derin sorusu aklıma gelmiyor değil.
Radikal Neyi Seçecek?
Görünen o ki Radikal.com.tr’nin karşısında iki seçenek var ve biz henüz bilmesek de uzun vadeli planlarda söz konusu seçeneklerden biri halihazırda seçilmiş durumda. Yoksa Pınar Öğünç gibi üretken bir emektarla bu noktaya gelinmezdi diye düşünüyorum. Bunun üstüne sektöründe kalbinde biri olmasına rağmen Serdar Kuzuloğlu’nun yazısında hissettiğim bilinmezlik kaygısı tıklanma hedefli internet haberciliğine doğru kayışı çağrıştırıyor. Umarım yanılırız ve Radikal.com.tr “az özgür basın” arasındaki yerini aynı kalitede sürdürür.
İşleri elbette kolay değil. Daha önce Türkiye’de denenmemiş bir şeyi deneyecekler ve bu noktada alınan ya da alınacak olan her karar geçmişlerini de etkileyecek.
Hayırlı olsun.
Serdar Kuzuloğlu’nun söz konusu blog yazısı: http://www.mserdark.com/gazeteler-dijitallesebilir-peki-ya-kafalar
Pınar Öğünç’ün söz konusu blog yazısı: http://pinarogunc.com/meram.html