Hoşça Kal Windows, Merhaba MacBook Pro ve OS X – 1

İlk bilgisayarımı üniversite birinci sınıfta, 2004 yılında almıştım. O günü dün gibi hatırlıyorum. Toplama bir bilgisayar alacaktım ve sistem özelliklerini kafamda iyice netleştirmiştim. Gerekli kaynağın büyük kısmını ise kazandığım Başbakanlık Bursunun ilk üç ayının toplu ödenmesi ile sağlayacaktım. Öyle de oldu. Hatırladığım kadarıyla Intel Pentium 4 serisinden 2.4 GHz çekirdekli işlemcisi, 512 MB RAM birimi, o zamanların efsane orta seviye ekran kartlarından NVidia GeForce FX5200 ekran kartı, 80 GB da dahili depolama donanımı vardı. Ekran olarak da Samsung’un popüler 17 inçlik 793DF monitörünü tercih etmiştim.

MSN Messenger vazgeçilmez programımızdı. King of the Road kurduğum ilk oyundu. Daha sonraları öğrenci evine çanak anten kurup ve bir de ekran kartı alıp televizyon olarak da kullandım bu bilgisayarı. İlk sorunlarımı bu bilgisayarda yaşamış ve sorunların nasıl çözüleceğine dair düşünce aşamalarını da bu bilgisayarda öğrenmiştim. O zamanlarda edindiğim çözüm tecrübelerini günümüzde de kolaylıkla kullanabildiğimi birçok kez farkettim.

Ankara – Söke arasında benimle birlikte çok otobüs yolculuğuma eşlik eden emektar masaüstü bilgisayarımla sanırım 5 yıl geçirdim. Sonrasında yetmemeye daha da önemlisi çok yer kaplamaya başlayınca satma kararı aldım.

Lenovo Y550P

Sonraki bilgisayarım Lenovo Y550P isimli dizüstü bilgisayar oldu. Tam bir fiyat/performans ürünüydü. Hâlâ daha taş gibi çalışıyor ve çok iş görüyor.

ASUS K55VJ

Bir sonraki bilgisayarım da yakın zamana kadar kullandığım ASUS K55VJ oldu. O da fiyat/performans ürünüydü. Çalışmasında hiçbir sorun yaşatmadı bana. Tabii ki her Windows gibi o da kimi zaman mavi ekranlarla sürprizler yapmadı değil. Ama Windows’u terketmemi sağlayan etkenlerden biri de kendisi oldu. Sebebi de kötü malzeme `kalitesi`diyebilirim. Örneğin henüz 1.5 yıllık olmasına rağmen klavyedeki bazı tuşlar silinmeye başladı. Ekranda ilk olarak bir tane ölü piksel çıktı, sonrasında birkaç tane oldular. Ekranın görüntü açısı ise tam bir hayal kırıklıydı zaten. Şimdi garantiye gönderilmek üzere bekliyor.

Neden Windows Kullanmayı Bırakıyorum?

Her şeyden önce 10 yıldır Windows kullandığımı, MacBook Pro kullanmaya başlayınca farkettim diyebilirim. Epey uzun bir süre ve ihtiyacım olan hemen her şeyi rahatlıkla Windows üzerinde yapabiliyordum. Karşılaştığım sorunları kolayca çözüyordum. İlk kez karşılaştığım sorunlara dair çözümleri ya hemen üretebiliyor ya da Google sayesinde kısa bir araştırma ile ihtiyacımı karşılıyordum. Ama o Windows 8 yok mu!

Windows 8 işletim sistemini birkaç kez kurdum ve yine birkaç kez Windows 7‘e döndüm. Kullandığım sürümler de lisanslıydı. Fakat akıcı bir kullanıcı deneyimi yaşayamadım. Zaten Microsoft da Windows 8’in başarılı olduğunu iddia edemiyor. Öyle olsaydı Windows 10’un gelişini insanlar dört gözle beklemezdi diye düşünüyorum.

En kötüsü şu ki, Windows 10‘un beni mutlu edecek bir işletim sistemi olacağına inanmıyorum. Zira Apple masaüstü, dizüstü ve mobil cihazlarda kullanılan işletim sistemlerini harikulade bir şekilde birbirine yakın tutmayı başardı ve bu başarıyı ilerletiyor da. Bunun aksine Microsoft aynı ihtiyacı geç farketti ve ortaya koyduğu performans da Windows 8’in kötü olmasındaki en büyük katkıyı sağladı.

Windows 10 da bu yolda hazırlanmış bir işletim sistemi olacak ve dizüstü bilgisayar kullanıcılarından daha çok mobil kullanıcıları hedefleyecek. Neyse…

Yeni Maceralar

Windows’ta yaşadığım soğukluk, ürünü çok iyi tanımama ve hakim bir şekilde kullanmama rağmen beni yeni arayışlara itti. Linux Mint kurarak daha önce birkaç kez denediğim Ubuntu alternatifi bir Linux deneyimi yaşayayım dedim. Evet, güzel bir işletim sistemi idi ancak bir adım ötesi ihtiyaçlar için gereğinden fazla bir uğraş vermeniz gerekiyordu. Bununla birlikte enerji tüketimi konusunda daha yol alması gerektiğini düşünüyorum.

Tüm bu sürecin sonucunda en azından kişisel bilgisayarımda Windows ile yollarımız ayrılıyor.

Bir sonraki yazıda MacBook Pro ve OS X ile ilgili ilk deneyimlerimi anlatmaya çalışacağım.